Trans Onur Haftası kapsamında trans mahpusların sorunları, “Gökkuşağının tecridi”, cinsel saldırılar ve çözüm yolları konuşuldu.
“Faili Devlet” temasıyla düzenlenen 5. Trans Onur Yürüyüşü devam ediyor. Nefret cinayetleri ve translara dönük devlet politikalarının gündemleştirildiği hafta kapsamında bugün (19 Haziran) “Trans Mahpuslar” paneli gerçekleştirildi.
Harbiye Mekan Artı’da gerçekleşen panelde; cezaevlerinde translara dönük cinsel saldırı, tecavüz ve tecrit uygulamaları konuşuldu. Çözüm yolları arandı. Panele SPoD LGBT’den Avukat Rozerin Seda Kip, Cezaevi İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nden (CİSST) Zeynep Alpar ve Hêvî LGBTİ’den Rosi Da konuşmacı olarak katıldı.
“Gökkuşağının tecridi”
Avukat Kip, panelde “Gökkuşağının Tecridi” başlıklı bir sunum yaptı. LGBTİ mahpusların diğer mahpusların aksine “suçlarına” göre değil kimliklerine göre cezaevlerine yerleştirildiğini söyledi.
LGBTİ mahpusların hizmetkar olarak kullanılmak istendiğini vurgulayan Kip, cezaevi personeli ve diğer mahpuslarla LGBTİ mahpusların ilişkisinde kimlikten doğan bir hiyerarşi olduğunu söyledi.
Cezaevlerine bir avukat olarak gidip bilgi almak istediklerinde dahi muazzam bir duvarla karşılaştıklarını hatırlatan Kip, “Mahkumiyeti aldıktan sonra cezaevinde yapılan her muamele tecride dönüşüyor. Yalnızca trans kimliğinden dolayı 8-9 cezaevi değiştirmek zorunda kalmış trans kadınlar var. Bu ciddi bir hak ihlalidir” ifadelerini kullandı.
“Mağdura bir kat daha ceza veriliyor”
Zeynep Alpar ise, LGBTİ mahpusların “Biz sizin güvenliğinizi sağlayamayız” gerekçesiyle ortak alan kullanımından dışlandığını kaydetti. Alpar bu durumu, “Mağdura bir kat daha ceza veriliyor” dedi.
Alpar sözlerine şöyle devam etti: “Aslında toplum için ne istiyorsak; cezaevlerinde de aynısını istiyoruz. Bu hasta tutsaklar için de böyle; başka durumlarda da. Hasta tutsakları örneğin aynı yere topladılar Metris’te. Böylece hasta olmayan mahpuslarla kalsalar yaratılacak dayanışma önlendi.”
“LGBTİ’lere cezalar çok hızlı veriliyor”
LGBTİ bireyler söz konusu olduğunda tutuklu olma oranının daha az olduğu, LGBTİ’lerin davalarında çok hızlı bir şekilde hüküm verilip cezaevine konulduğunu kaydeden Alpar, “Delil araştırmasına gerek yok. Çok hızlı bir şekilde LGBTİ’ysen ceza kesiliyor. Ayrımcılık cezaevinden önce başlıyor.”
Alpar şöyle konuştu: “Devlet bir insanı tutuklu yargılıyorsa onun bütün ihtiyaçlarından sorumludur. Devlet bu sorumluluklarını reddediyor. Adalet Bakanlığı’nın söz konusu LGBTİ’ler olduğunda bir düzenlemesi yok. Çok keyfî uygulamalar var. Kendi çaplarında da olsa bir standart getirmemiş olmaları ciddi sorunlara yol açıyor.”
“Travestinin tecavüze uğraması çok olağan!”
Rosi Da da LGBTİ’lere ayrı cezaevi projesini eleştirdi. Bunun tecrit anlamlarını taşıdığını kaydeden Rosi, “Cezaevlerinde ciddi cinsel saldırılar da söz konusu. Trans mahpusların sesini duyurabilmesinin de önü kesiliyor. Şikayet edildiğinde ise ‘Bir istanbul travestinin tecavüze uğraması olağan’ deniliyor.”
Rosi cezaevinde siyasi tutsak olduğu dönemde yaşadıklarını aktardı: “İlk girdiğimde cinsel kimliğimi söylemedim. Esmeray’ın köşe yazısında Roşin Çiçek’in katledildiğini duyunca; Adalet Bakanlığı’na ve İmralı’ya mektuplar yazmaya başladım. O mektuplardan sonra benim bir ibne olduğumu anladılar. Beni psikiyatriste ve genel cerraha göndermeye çalıştı cezaevi yönetimi. Tekli hücreye atmak istediler beni.”