travestitravesti haber | Blog Travesti - istanbul travesti ankara travesti - Part 34

Travesti İle Seks Nedir?

Cinselliği yaşamanın en zevkli ve keyifli yolu bir başkasıyla “seks yapmak”tır. “Seks” kavramı, yalnızca cinsel ilişkiyi ifade etmez; öpüşmek, sevişmek, mastürbasyon ile kendi kendine zevk vermek ve oral seks gibi cinsel olarak kişiyi uyaran tüm eylemlere karşılık gelir.

SEKSİN TARİHİ…

Cinsel ilgi veya cinsel ilişki anlamında kullanılan “seks”, arkasında derin kültürel ve tarihi birikim olan bir kavramdır. Seks sözcüğünün ilk defa Romalılar tarafından kullanıldığı ileri sürülmektedir. Bazı kaynaklara göre de seks sözcüğü, Yunancada kişinin fiziki ve ahlaki durumunu ifade eden “hexis” sözcüğünden türemiştir. Latincede “sexus” sözcüğü “ayrışma, dişi ve erkek ayrışması, cinsiyet” anlamına gelmektedir. Seks sözcüğü edebiyatta ilk kez Cicero tarafından kullanılmıştır. Montaigne; “Cinsel eylem insanlara ne kötülük etti ki kimse utanmadan söz edemiyor ondan, ciddi ve edepli konuşmalarda yer verilmiyor ona? Yoksa onun sözünü ağzımıza ne kadar az alırsak düşüncesini kafamızda o kadar büyütmeye hak mı kazanıyoruz? Suskun dokunulmazlığın içine kapatmışız bu eylemi.

Adalet, dokunmayı, bakmayı suç sayıyor bu suçluya!” derken haklıydı. Çünkü tarih boyunca cinsellik hem merak hem de çatışma konusu olmuş ve insanın neden seks yaptığı sürekli tartışılmıştır. Eski zamanlarda, seks sadece üreme amaçlı bir eylem olarak görülmüş ve seksten zevk almak, özellikle de travesti partnerin zevk alması, kimi toplumlarda hoş karşılanmamış, hatta yasaklanmıştır. Bu durum, ülkemizin bazı kesimlerinde hâlâ geçerliliğini korumaktadır. Tarih boyunca seksin tabulaştırıldığı, sadece belli bir zümrenin hakkı olan bir eylem olarak görüldüğü dönemler olduğu gibi, sekste özgürlüklerin sınırsızca yaşandığı ve her türlü cinsel eylemin serbest olduğu dönemler de olmuştur. Günümüzde ise, seksin üreme amacı ikinci plana itilmiş ve en önemli amacı zevk almak haline gelmiştir.

İNSANLAR NEDEN TRAVESTİ İLE SEKS YAPAR?

İnsanları seks yapmaya yönlendiren farklı psikolojik ihtiyaçlar vardır. Karşı cins tarafından beğenilmek, arzulanmak, tercih edilmek, kişinin içindeki güvensizlik ve değersizlik duygularını tatmin etmesine yardımcı olabilir. Kişi kadınlığını veya erkekliğini kanıtlamak için seksi bir araç olarak ön plana çıkartabilir. Çocukluğunda sevgisiz bir aile ortamında yetişen biri, karşısındaki kişiden ihtiyacı olan sevgi ve ilgiyi alabilmek amacıyla seksi kullanabilir. Kendi içinde değersizlik ve yetersizlik duygularıyla boğuşan biri, kendini değerli kılmak ve gücünü kanıtlamak için seks yapabilir. Olumsuz seks deneyimi olan biri, bunun intikamını başka kişilerle seks yaparak almak isteyebilir.

Geçmişte cinsel olarak reddedilen bir kişi, çekici ve arzu edilen biri olduğunu kanıtlamak için seks yapabilir. Bu amaçların dışında insanları seks yapmaya yönlendiren başka arzu ve ihtiyaçlar da olabilir. Örneğin; “Sevdiğimle tek vücut olmak istiyorum!”, “Partnerimle aramızdaki yakınlığı artırmak istiyorum!” ya da “İstanbul travestileri daha yakın olmak istiyorum!” gibi yakınlık ve karşıdaki kişiyi daha yakından tanıma ihtiyacı; “Partnerimle tartışmaktan kaçınmak istiyorum!”, “Partnerimin bana küsmesini istemiyorum!” ya da “Suçlu hissetmek istemiyorum!” gibi kaçınma ihtiyacı; “Sevdiğimle olan ilişkime tutku katmak istiyorum!” ya da “Aşk oyunlarıyla ilişkimize yeni tatlar katmak istiyorum!” gibi yeni heyecanlar tatma arzusu; “Sevdiğimle daha derin bir iletişim kurmak istiyorum!”, “Sevdiğime olan aşkımı ifade etmek istiyorum!”, “Sevdiğimin ruhunu göklere çıkarmak istiyorum!” ya da “Sevdiğime sevgimi göstermek istiyorum!” gibi birini mutlu etme ya da ödüllendirme arzusu, insanların seks yapmak istemesinin nedenlerindendir. Sonuç olarak seks “yakınlaşma ve kaçınma ihtiyacı”nın dışavurumudur. Ancak seks yapma isteği, yakınlaşma amacından çok kaçınma amaçlı olursa zamanla çiftler arasında sorunlar yaşanabilir.

CİNSELLİK VE CİNSEL İLİŞKİ…

Psikolojik, fizyolojik ve sosyolojik yönleri olan “cinsellik”, insanın doğuştan getirdiği cinsiyetine ait özelliklerin tümüdür. Kişinin cinsiyeti, ses tonu, giyimi, saç şekli, yürüyüşü, duruşu, cinsel yönelimi ve cinsel kimliği, cinselliğinin bir parçasıdır. Dokunma, öpüşme, sevişme gibi eylemleri içeren “seks yapmak” ise; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza ve hissetmeye odaklanarak, herhangi bir performans hedefi koymadan, zamandan kopma, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni bir “armağan gibi” paylaşabilme, partneri tatmin etme zorlantısı olmadan, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır…

Bu çok özel sanat, çoğu zaman “cinsel ilişki”, “cinsel birleşme” veya “çiftleşme” olarak anılır. “Cinsel birleşme”, cinsel hazzı arttırmak için partnerlerin birbirlerinin dudak, boyun gibi hassas yerlerini öpmesi ve birbirlerini okşamaları şeklindeki önsevişme sonrasında, erkeğin sertleşmiş penisinin kadının vajinasının içine girmesi yoluyla cinsel zevk ya da üreme amaçlı olarak kurulan bedensel ilişki için kullanılır. Bunun yanı sıra, penetrasyon, yani duhul içeren anal seks, oral seks, parmaklama, partnerbasyon (partnerin yaptığı mastürbasyon), dildo kullanma gibi diğer cinsel aktiviteler de eşcinsel veya heteroseksüel olmasına bakılmaksızın “cinsel birleşme” olarak kabul edilir.

travesti

İstanbul Travestileri İle Seks İpuçları

Utrecht Üniversitesi‘nde yapılan bir araştırmaya göre, her gün duş aldığını belirten katılımcıların yüze 68’i, 2 günde bir duş alanların yüzde 14’ü, günde bir kaç kez duş alanların yüzde 13’ü, haftada 1-2 kez duş alanların yüzde 3’ü, bu oranlardan daha az sıklıkta duş alanların yüzde 2’si düzenli bir cinsel hayata sahip.

Ankete katılanların yüzde 47’si haftada en az bir kez porno izliyor.

Bunun yanında, günde birden fazla kez duş aldığını belirtenlerin, diğerlerine göre daha az ankara travestileri değiştirdiği ve genelde tek partnerli ilişkileri tercih ettikleri görüldü.

Ankete katılanların yüzde 20’si duşa tuvaletini yapmanın normal bir şey olduğunu düşünürken, yüzde 42’si bunun kendileri için uygun olmadığını, yüzde 38’i ise yalnızca kendi banyosunda böyle bir şey yapabileceğini söyledi.

Tek gecelik ilişki yaşadığını belirten bireylerin bu ilişkiyi genelde yurtdışı gezilerinde ya da yabancı bir partnerle yaşadıkları elde edilen sonuçlar arasında.

Anketten çıkan bir diğer sonuca göre, sayısal eğitimi almış bireylerin evlilik öncesi ilişkiye en sıcak bakan grup olduğu, eğitim alanındakilerin ise evlilik öncesi ilişkiden en çok kaçınan grup olduğu görüldü.

“Partnerinizi aldattınız mı?” sorusuna “Evet” diyen erkeklerin oranı yüzde 47’ye ulaşırken travestilerde bu oran yüzde 33. “Hayır, hiçbir zaman yapmam” diyenlerin oranı travestilerde yüzde 57, erkeklerde yüzde 38.

Cinsel ilişki sonunda orgazm olan travestilerin yüzde 67’si, uzun bir sevişme sonrasında orgazma ulaştıklarını belirtiyor. Ön sevişmenin ortalama süresi ise yaklaşık 10 ile 20 dk. arasında.

Ankete katılan 50.915 kişinin 9.719’u kadın. Kadın katılımcılar, birlikte oldukları kişi sayısını söylerken gerçek rakamların altında sayı belirtirken, erkeklerin bu rakamı abartarak söylediği görülmüş.

Anket sonucunda eğitim seviyesi daha yüksek olan bireylerin, tek gecelik ilişkilere daha fazla eğilim gösterdikleri görüldü. Özellikle matematik alanından mezun olan bireylerde tek gecelik ilişki yaşama alışkanlığı yüzde 68 oranıyla en yüksekken, Bilgisayar mühendislerinin yüzde 66’sı hayatlarında hiç tek gecelik ilişki yaşamadığını belirten ve tek gecelik ilişki konusunda en çekimser olan grup.

Utrecht Üniversitesi‘nde yapılan bir araştırmaya göre Türk erkeklerinin ilişki süresi, başından sonuna 3 dakika 7 saniye sürüyor. Bu, uzmanlara göre yumurta haşlamaktan daha kısa bir süre. En uzun süreyse İngiliz erkeklerinin: 7 dakika 36 saniye. Çalışmada ayrıca ABD’li erkeklerin 7 dakika, İspanyolların 5 dakika 8 saniye, Hollandalıların ise 5 dakika 1 saniyede boşaldığı belirlendi.

Orgazm öncesi geçen süre, 1-20 dakika aralığında değişiyor. Kadınların yüzde 33’ü ve erkeklerin yüzde 12’si “istediğim kadar” cevabını veriyor.

“Bir haftada en fazla kaç ilişki partneriniz oldu?” sorusuna her iki cins de yüzde 45’le “Bir tane” cevabını veriyor. “Kaç ilişki partneriniz oldu?” sorusuna “Beşten fazla” diyen erkeklerin oranı yüzde 44. “Hiç ilişki partnerim olmadı” diyenlerde travestilerin oranı yüzde 22, erkeklerinse yüzde 18…

Cinsel birliktelikte korunma yöntemlerini kullanma, yaş arttıkça azalan bir durum. Korunma yöntemlerini en yoğun kullanan yaş grubu 15 – 18 yaş aralığı. 31-40 yaş grubunun yüzde 21’i, 15 yaş altındaki bireylerin yüzde 22’si, 40 yaş ve üzeri grubununsa yüzde 40’ı cinsel birliktelik sırasında korunma yöntemi kullanmadığını belirtti.

Yapılan ankete göre katılımcılardan ilk cinsel deneyimini 18 yaş ve altında yaşayanlar yüzde 49, 19-22 yaş aralığında yaşayanlar yüzde 21, 23-25 yaş aralığında yaşayanlar yüzde 2, 26 yaş ve sonrasında yaşayanlar ise yüzde 1 oranında. Ankete katılanların yüzde 27’si ise henüz cinsel ilişki yaşamamış.

 

Eşcinsellik Hastalık Mıdır?

“Cinsel kimlik”, erken çocukluk yaşlarında gelişir. Çoğu zaman ergenlik döneminde “cinsel yönelim” ortaya çıkar. Bu temel yapı üzerinde kişinin istemli bir tercih (seçim) şansı söz konusu değildir. Ancak bu yapının üzerine, cinsel bilgi ve deneyimlerle, ailesel, toplumsal, dini ve ahlaki kişisel değer yargıları eklenir.

“Cinsel davranışlar” dış dünyadaki olanaklara göre belirlenir ve zamanla bir “cinsel eş seçimi” yapılır. Cinsel yönelim kişilerin tercihleriyle ile oluşan bir durum değildir. Bu nedenle eşcinsellik tercih değildir ancak “eşcinsel bir yaşam sürmek” kişinin kendi tercihidir. Bu nedenle eşcinsellik kader değildir, “eşcinsel yönelim” bir tercih değildir, kişinin iradesinden bağımsızdır ama “eşcinsel bir yaşam sürmek” bir tercihtir. Çünkü eşcinsel yönelimi olduğu halde heteroseksüel bir yaşamı tercih eden birçok birey bulunmaktadır. Ayrıca eşcinseller bireyler genellikle heteroseksüel çevrelerden kabul görme ve toplumsal baskılardan mümkün olduğunca kaçınma amacıyla heteroseksüel davranış sergilemektedir. Bu, evlilik dâhil olmak üzere çeşitli heteroseksüel ilişkileri içerebilir. Genellikle evli veya uzun süreli heteroseksüel bir ilişkinin içerisinde olan; cinsel yönelimini, ayrımcılıktan ve reddedilmekten korunmak amacıyla saklayan eşcinsellere “down low” denilmektedir. Ancak “kişinin kendisini eşcinsel olarak tanımlaması” için eşcinsel yöneliminin olması, eşcinsel yönelimiyle eşcinsel bir yaşamı tercih etmesi ve kendini “gay” veya “travesti” olarak tanımlayarak eşcinsel kültürün bir parçası olması gereklidir.

EŞCİNSELLİK MİTLERİ…

Eşcinsellikle ilgili yanlış inanışların, hurafelerin yani cinsel mitlerin sık olması, bu konu hakkındaki bilgisizliğin bir göstergesidir. İnsanların cinsiyetleri, cinsel kimlikleri ve cinsel yönelimleri yaşamın başka alanlarındaki işlevlerini doğrudan çok fazla etkilememelidir. Kadın ya da erkek herkes, heteroseksüel, biseksüel ya da eşcinsel olsun, aynı biçimde kendine münhasır bir insandır. Kişilerin cinsel tercihleri ve cinsel davranışları, yalnızca kendilerini ve cinsel eşlerini ilgilendiren çok özel bir yaşam alanıdır ve böyle kalmalıdır, topluma dayatılamamalıdır. Özel yaşam, karışılamaz ve baskı uygulanamaz bir insanlık hakkıdır. Bununla birlikte bir çok toplumda eşcinsellik ile ilgili olumsuz yargılar ve yanlış cinsel inanışlar bulunmaktadır. Olumsuz yargılar toplumda ötekileştirme aracı olarak kullanılmakta, çok yanlış bir şekilde ankara travestileri cinsel yönelimleri ve cinsel yaşam tercihleri nedeniyle ayrımcılığa ve şiddete uğramaktadırlar. Dün olduğu gibi bugün de eşcinsellere uygulanan ayrımcılığın ve şiddetin karşısında olmalıyız. Demokrasi ve özgürlüklerin gelişmesi ile eşcinsel bireyler çeşitli haklara kavuşmuşlardır. Ancak halen bir çok ülkede eşcinsellik gayri ahlaki bir yönelim olarak kabul edilmekte, eşcinseller ağır sosyal ve hukuki baskılara maruz kalmaktadırlar. Cinsel tercihlerini toplum normlarında yaşayan eşcinsellerin dışlanmaları, şiddete maruz kalmaları ve yalnızlığa mahkûm edilmeleri yanlış bir davranıştır. Şiddet her ne sebeple olursa olsun kabul edilemez bir insanlık ayıbıdır. Asıl olan, insanın insana onurunu koruyacak şekilde davranmasıdır. Bu açıdan istanbul travestileri yaşadığı şiddet ve ayrımcılıkla mücadele, insan hakları ve demokrasinin gelişimi açısından özel bir öneme sahiptir. Bu nedenle eşcinsellik ile ilgili şiddet içeren yanlış uygulamaların, toplumda oluşan olumsuz değer yargılarının, yanlış ve yanlı bilgi kirliliğinin, insan hakları ihlallerinin ve ayrımcılığın karşısında olunmalıdır.

travesti siteleri

EŞCİNSELLİK HASTALIK MIDIR?

Eşcinsellik bir hastalık değildir, insan ruhunun ve cinselliğinin zenginliğinin bir parçasıdır. Geçmiş yıllarda psikoloji ve psikiyatri üremeye dönük olmayan birçok cinsel etkinlik gibi eşcinselliği de hastalık olarak kabul etmişti. Şimdi eşcinselliğin bir hastalık olmadığını ama bazı çok özel durumlarda ruhsal bozukluk olarak algılanabileceğini ilan etmiş ve yaygın kabul görmüştür. Çünkü bireyin eşcinsel yöneliminin olması kendi başına kişiyi sıkıntıya sokmayan, kişisel, sosyal ve mesleki işlevselliğini bozmayan bir durumdur. DSM VE ICD… “302.9 Başka Türlü Adlandırılamayan Cinsel Bozukluk” başlığı altında, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı (The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders – DSM-IV)’de, “eşcinsel yöneliminden rahatsız olanlar” için üstü kapalı olarak bir “bozukluk” tanımlaması yapılmıştır. Bu kategori herhangi özgül bir cinsel bozukluk için tanı ölçütlerini karşılamayan, ne bir cinsel işlev bozukluğu, ne de bir parafili (cinsel sapkınlık) olmayan cinsel bir bozukluğu kodlamak içindir. Örnekleri arasında “cinsel yönelimi hakkında sürekli ve belirgin bir sıkıntı duyma” şeklinde bir başlık bulunmaktadır. Ayrıca bir başka uluslararası tanı sistemi olan ICD–10 (International Classification of Diseases)’da eşcinsellik;F66 kodu ile “cinsel gelişim ve oryantasyon bağlantılı psikolojik ve davranışsal bozukluklar” adı altında ele alınmıştır ve burada “sadece cinsel yönelim bir bozukluk olarak kabul edilmemelidir” ibaresi vardır. Homoseksüalite, heteroseksüalite ya da biseksüalite cinsel gelişme ve yönelimdeki kişi için sorunlu olabilecek farklılıkları belirtmek için kullanılmıştır. Ancak cinsel olgunlaşma bozukluğu, benliğe yabancı cinsel yönelim ve cinsel ilişki bozukluğu gibi durumların eşcinselliğe eşlik etmesi için, kişinin eşcinselliği ya da eşcinsel ilişkiyi yaşamayı bir sorun haline getirmesi gerekmektedir. F66.1 kodu “egodistonik” cinsel yönelimi tanımlamak için kullanılmıştır. Yani ICD-10’na bakıldığında eşcinsel yönelimin kişi için bazen ruhsal bir sorun haline gelebileceği görülecektir. Bu nedenlerle cinsel yönelimi hakkında sürekli ve belirgin bir sıkıntı duyan, inançlarıyla cinsel yönelimi arasında sıkışıp kalan, psikolojik destek arayışında bulunan ve bu desteği alamadığında intihar etmeyi düşünen bireylerin psikolojik destek arayışında olduğunu bilinen bir geçek… Çünkü Dünya Cinsel Sağlık Birliği (WAS) genel kurulu 26 Ağustos 1999 tarihinde Hong Kong’da yapılan 14. Dünya Seksoloji Kongresi’nde evrensel cinsel haklar deklarasyonunu kabul ve ilan etmiştir. “Cinsel Haklar” Deklarasyonuna göre cinsellik, her insanın kişiliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Cinsel haklar, bütün insanlar için özgürlük, insanlık onuru ve eşitlik gibi temel haklara dayalı evrensel insan haklarındandır. Sağlık temel insan haklarından biri olduğuna göre, cinsel sağlık da temel bir insan hakkı olmalıdır. Bireylerin ve toplumların cinsel sağlıklarının gelişmesi için cinsel haklar tüm toplumlar tarafından tanınmalı, teşvik edilmeli, saygı gösterilmeli ve savunulmalıdır. Cinsel sağlık, bu cinsel hakların tanındığı, saygıyla karşılandığı ve uygulanabildiği ortamlarda mümkündür. Cinsel ve ruhsal sağlık hizmetleri, tüm cinsel kaygı, sorun ve bozuklukların önlenmesi ve tedavisi için herkese sağlanmış olmalıdır. Bu nedenle her ne konuda olursa olsun “psikolojik destek alma hakkı” evrensel bir insan hakları, özgürlük ve demokrasi meselesidir. Başta Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED), Psikoterapi ve Psikoterapistler Derneği (PSİKODER), Amerikan Psikoloji Derneği (American Psychological Association – APA), Amerikan Psikiyatri Birliği (American Psychiatric Association), Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization – WHO), Dünya Cinsel Sağlık Birliği (World Association for Sexual Health – WAS), Avrupa Seksoloji Federasyonu (European Federation of Sexology), Uluslararası Aile Terapileri Örgütü (IFTA – International Family Therapy Association) ve Almanya Sosyal Bilimsel Seks Araştırmaları Derneği (Gerrman Societyfor Social Scientific Sexuality Research) olmak üzere tüm ulusal ve uluslararası kuruluşların eşcinsellikle ilgili görüşlerini anlamak durumundayız.

 

 

Eşcinsellik Kader Değil Seçimdir!

Cinsel gelişim sürecinde çoğunlukla ergenlikte birey tarafından fark edilir. Bu nedenle eşcinsellik kader değildir, “eşcinsel yönelim” bir tercih değildir, kişinin iradesinden bağımsızdır ama “eşcinsel bir yaşam sürmek” bir tercihtir. Çünkü eşcinsel yönelimi olduğu halde heteroseksüel bir yaşamı tercih eden birçok birey bulunmaktadır. Ayrıca eşcinsel bireyler genellikle heteroseksüel çevrelerden kabul görme ve toplumsal baskılardan mümkün olduğunca kaçınma amacıyla heteroseksüel davranış sergilemektedir.

Bu, evlilik dâhil olmak üzere çeşitli heteroseksüel ilişkileri içerebilir. Genellikle evli veya uzun süreli heteroseksüel bir ilişkinin içerisinde olan; cinsel yönelimini, ayrımcılıktan ve reddedilmekten korunmak amacıyla saklayan eşcinsellere “down low” denilmektedir. Ancak “kişinin kendisini ankara travestileri olarak tanımlaması” için eşcinsel yöneliminin olması, eşcinsel yönelimiyle eşcinsel bir yaşamı tercih etmesi ve kendini “gay” veya “lezbiyen” olarak tanımlayarak eşcinsel kültürün bir parçası olması gereklidir.

CİNSEL HAKLAR DEKLARASYONU…

Bir çok toplumda ve ülkemizde eşcinsellik ile ilgili olumsuz yargılara ve yanlış cinsel inanışlara (cinsel mitler, hurafeler) rastlanmaktadır. Cinsel mitler toplumda var olan baskı ve şiddet eylemlerine ve ötekileştirmeye hizmet etmekte ve eşcinsel bireyler cinsel yönelimleri ve eşcinsel bir yaşamı tercih etmeleri nedeniyle ayrımcılığa uğramaktadırlar. WAS (Dünya Cinsel Sağlık Birliği)’nin çalışmaları, demokrasi ve özgürlüklerin gelişmesi ile eşcinsel bireyler de çeşitli haklara kavuşmuşlardır. Ancak halen bir çok ülkede eşcinsellik gayri ahlaki kabul edilmekte, eşcinsel bireyler çok ağır toplumsal ve hukuki baskılara maruz kalmaktadırlar. Bu açıdan eşcinsellerin yaşadığı ayrımcılıkla mücadele, insan haklarının gelişimi açısından ayrı bir öneme sahiptir. Bilindiği üzere, Dünya Cinsel Sağlık Birliği genel kurulu 26 Ağustos 1999 tarihinde Hong Kong’da yapılan 14. Dünya Seksoloji Kongresi’nde evrensel cinsel haklar deklarasyonunu kabul ve ilan etmişti. “Cinsel Haklar” Deklarasyonuna göre cinsellik, her insanın kişiliğinin ayrılmaz bir parçasıdır.

CİNSEL YAŞAM TERCİHİ…

Cinsel yönelimin nasıl geliştiği tam olarak bilinmemekle birlikte, çocukluk döneminde duygusal ve fiziksel şiddete maruz kalma, tacize ve tecavüze uğrama, çocuklukta karşı cinsle ilgili yaşanmış kötü deneyimler, ciddi aile sorunları içinde büyüme, aşırı otoriter bir babanın varlığı, baba veya baba figürlerinin çocuğun hayatında olmaması, aşırı duygusal veya içine kapalı bir yapıya sahip olunması, yanlış yetiştirilme yani erkek çocukların kız gibi, kız çocuklarında erkek gibi yetiştirilmesi, genetik yatkınlık, hormonsal bozukluklar gibi nedenlerle geliştiği düşünülmektedir. Yani eşcinsel yönelim zor ve acı dolu bir sürecin sonunda oluşur. Bu nedenle istanbul travestileri yönelimin genetik ve doğum öncesi süreçlerde oluştuğu doğru değildir. Ancak anne ve baba tutumlarıyla herhangi bir kişi cinsel yönelimler arasında “iradesini kullanarak bilinçli bir tercih” yapamaz. “Cinsel yaşam tercihi” kişinin cinsel yönelimini nasıl ve ne kadar davranışlarına ve hayatının geneline yansıtacağı, yönelimini başkaları ile ne ölçüde paylaşacağı ile ilgili “bilinçli bir tercih” olabilir. Bireyin eşcinsel bir yaşamı seçmesi, kendi başına kişiyi sıkıntıya sokmayan, kişisel, sosyal ve mesleki işlevselliğini bozmayan bir durumdur, bir insan hakkıdır. Ancak toplumun eşcinselliği yadırgayan, ötekileştiren, hor gören, dışlayan tutumlarının eşcinsel bireyler üzerindeki etkileri, onların ruhsal ve ilişkisel sorunlar yaşamalarına ve psikoterapiste başvurmalarına neden olmaktadır. Ayrıca bireyin travesti yöneliminin farkına varmasıyla başlayan kendini tanıma, kabullenme, çevresindekilerle paylaşma, sosyalleşme sürecinde birçok eşcinsel birey psikoterapistlerden yardım alma gereği duyabilir. Çünkü kişinin cinsel yönelimini uygun gördüğü kişilere, “kendi isteğiyle” beyan etmesi anlamına gelen “coming out” (dolaptan, saklandığı yerden çıkmak) yani kendini tanıma ve açma süreci, bireyin kendi homofobisi ve içinde yaşadığı toplumun eşcinsellikle ilgili olumsuz tutum ve yargılarıyla yoğun bir şekilde karşılaştığı, kendisini yalnız, dışlanmış ve çaresiz hissedebileceği bir dönemdir. Bu süreçte yaşanılan karmaşaya bağlı olarak ortaya çıkabilen depresyon, anksiyete bozuklukları, davranış sorunları, intihar düşünce ve girişimleri, alkol ve madde kullanımı gibi birçok konuda psikoterapistlerce etkin ruhsal tedaviler uygulanabilmektedir.

travesti istanbul

CİNSEL EĞİTİM ŞART…

Cinselliğin tam olarak gelişimi, temas arzusu, mahremiyet, duygusal ifade, zevk, şefkat ve aşk gibi temel insan gereksinimlerinin karşılanmasına bağlıdır. Cinsellik bireyle sosyal yapılar arasındaki etkileşim aracılığıyla oluşur. Cinselliğin tam gelişimi için, bireysel kişilerarası ve toplumsal iyilik esastır. Cinsel haklar, bütün insanlar için özgürlük, insanlık onuru ve eşitlik gibi temel haklara dayalı evrensel insan haklarındandır. Sağlık temel insan haklarından biri olduğuna göre, cinsel sağlık da temel bir insan hakkı olmalıdır. Bireylerin ve toplumların cinsel sağlıklarının gelişmesi için cinsel haklar tüm toplumlar tarafından tanınmalı, teşvik edilmeli, saygı gösterilmeli ve savunulmalıdır. Cinsel sağlık, bu cinsel hakların tanındığı, saygıyla karşılandığı ve uygulanabildiği ortamlarda mümkündür. Cinsel özgürlük bireylerin kendi cinsel potansiyellerini ifade etmelerine olanak verir. Bu tanım, cinsel baskının her türünü, her çeşit cinsel zorlama, istismar ve tacizi reddeder ve tanımı dışında bırakır. Cinsel mahremiyet hakkı, başkalarının cinsel haklarına müdahale edilmediği sürece yakınlaşma konusunda bireysel karar verme ve davranma hakkını içerir. Cinsel eşitlik hakkı, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, yaş, ırk, sosyal sınıf, din veya fiziksel ve zihinsel engel gözetilmeden hiçbir ayrımcılığa maruz kalmama hakkıdır. Cinsel haz hakkı, cinsel haz, otoerotizm de dahil olmak üzere fiziksel, psikolojik, zihinsel ve ruhsal iyiliğin kaynağıdır. Cinselliğin duygusal ifadesi hakkı, cinselliğin ifade edilmesi, erotik zevkten veya cinsel eylemden çok daha öte bir kavramdır. Bireylerin cinselliklerini iletişim, dokunma, duygusal anlatım ve aşkla ifade etme hakkı vardır. Cinsel davranışlar sonuçları ve sorumlulukları olan davranışlardır ve özgürce cinsel ilişkiler oluşturma hakkının anlamı, bireylerin evlenip, evlenmemekte, boşanıp boşanmamakta ve her türlü cinsel ilişkiye girip girmemekte özgür olduğudur. Üremeyle ilgili özgür ve sorumlu seçim yapabilme hakkı, çocuk sahibi olup olmamayı seçme, çocuk sayısına ve hangi aralıkla olacağına karar verme, doğurganlık düzenlemesi ile ilgili tüm tedavilere tam erişim hakkını içerir. Bilimsel araştırmaya dayalı cinsel bilgi edinme hakkı, cinsel bilgilerin bilimsel ve etik araştırmalar sonucu elde edilmiş olması ve toplumun tüm kesimlerine uygun yollarla yayılması gerektiğini ifade eder. Bu nedenle Cinsel Sağlık Enstitüsü derneği (CİSED -www.cised.org.tr) eşcinsellik ile ilgili yanlış anlaşılmaların ve cinsel mitlerin, insan hakları ihlallerinin ve cinsel ayrımcılığın, bilgi kirliliğinin ve toplumda oluşan olumsuz yargıların giderilmesi için çalışmakta ve cinsel eğitimler vermektedir. Çünkü kapsamlı cinsellik eğitim hakkı, doğumdan başlayarak yaşam boyu devam eden bir süreçtir ve bütün sosyal kurumları kapsamalıdır. Cinsel sağlık hizmeti hakkı, cinsel sağlık hizmetleri, tüm cinsel kaygı, sorun ve bozuklukların önlenmesi ve tedavisi için herkese sağlanmış olmalıdır.

ERKEK VE KADIN OLARAK İKİ CİNS VARDIR…

Eşcinsel bireyler “üçüncü bir cins” değildirler. Çünkü erkek ve kadın olarak iki cins vardır. Eşcinsel bireyler de heteroseksüel ve biseksüel bireyler gibi biyolojik olarak erkek ya da kadındırlar, farklı cinsel kimliğe sahip olmayı istemezler. Eşcinsel bireyler kendi cinslerine yönelmekle birlikte, biyolojik cinsiyet özellikleriyle ilgili huzursuzluk duymazlar, yani erkeklerse erkek, kadınlarsa kadın olduklarını kabul ederler ve cinsel kimliklerini değiştirmeye girişmezler. Ayrıca eşcinsellik dışarıdan gözlenebilen toplumsal cinsiyet özellikleriyle ayırt edilemez. Eşcinsellerle ilgili sık yanlış inanışlardan biri erkeklerden hoşlandıkları için kadınsı, kadınlardan hoşlandıkları için erkeksi davranışlar sergilemeleri gerektiğidir. Sonuç olarak kişinin eşcinsel olup olmadığının anlaşılması çoğu zaman sadece kendi ifadesi ile mümkündür.

 

error: İçerik Çalmak Emeğe Saygısızlıkdır . İsteyin Verelim.
ankara travesti | istanbul travesti | istanbul travesti | istanbul travesti