travestipedro | Blog Travesti - istanbul travesti ankara travesti - Part 98

Travesti Cinayetleri Politiktir

Son 8 yılda “Yine bir nefret cinayeti ile sarsıldık!” diye başlayan 36; son 1 yılda ise “Yine bir kadın cinayeti ile sarsıldık!” diye başlayan 214 basın metni yazıldı. Bunlar yalnızca bildiklerimiz, bize yansıyan ve resmi kayıtlara geçenler. Her cinayet, bir diğerini hatırlatalı, bizleri bir kez daha derinden yaralayalı, bana ne zaman sıra gelecek diye sorduralı ise kim bilir kaçıncı nefret suçuyla karşı karşıyayız.

Bizler her seferinde yeniden toparlanıp, “Artık yeter!”, “Bu son olsun!” derken bir yandan da katilleri çok yakından tanıdığımızı sürekli dillendirmeye devam ediyoruz. Çağla’nın katilini MOBESE kameralarından izlerken, onun sakinliği, merdivenlerden inip ayakkabısını yavaşça bağlayışını görürken ise bu katilin gerçekten kim olduğunu, bu sakinliğin nereden geldiğini tamamiyle anlayabilmek ise çok can sıkıcı.

Bir hayatın, bir hayata son vermenin bu kadar kolay olabildiğini canlı canlı izlemek ise trans cinayetlerinin, kadın cinayetlerinde de olduğu gibi ne kadar politik olduğunu çok acı bir şekilde bizlere hatırlatıyor gibi.

Seks işçiliğinin bir iş kolu olarak sayılmadığı, “fuhuş” suçlamasıyla trans kadınların evlerinin 3 aylık aralıklarla kapatıldığı, nefret cinayeti zanlılarının “ağır tahrik” uygulaması ile koruma altına alındığı, hakları göz ardı edildiği için ceza evinde açlık grevine giren trans kadınlara “LGBT bireyler için ayrı bir cezaevi uygulaması gündemde” diyerek onları ceza evinde dahi tecride zorlama girişiminin başladığı bu ülkede, cinayetler için “politiktir” demek sanıyorum en doğru ifade olsa gerek.

Kadın ve erkek olmanın çok keskin hatlarla ayrıldığı, heteroseksüellik dışında hiçbir cinsel yönelimin, yine kadın ve erkek olma halleri dışında hiçbir cinsiyet kimliğinin ya da herhangi bir cinsiyet kimliğine sahip olmama halinin kabul edilmediği bir ülke Türkiye. Aynı zamanda nasıl kadın ve erkek olunması gerektiğini doğduğumuz andan itibaren baskıyla öğreten, bunun dışına çıkan kadınların ve/veya erkeklerin acımasızca cezalandırıldığı bir ülke Türkiye. Cinsiyet geçişini ancak “üreme yeteneğinden yoksun” olduğunuzu kanıtlayabildiğinizde gerçekleştirebildiğiniz bir ülke Türkiye.

Bizler, tüm yasal düzenleme çağrılarımıza kulak tıkayanlara, egemenlere, bizleri üçüncü sayfalardan, medyanın taraflı haberlerinden tanıyanlar diye seslendiklerimize, bu cinayetlerin ne anlama geldiğini biliyoruz diye haykırmaya devam ediyoruz. Trans cinayetleri politiktir diyoruz.

Çünkü biliyoruz ki:

– Sorumlu heteronormatif sistemdir.
– Sorumlu, bizleri “vatana hayırlı evlatlar” olarak yetiştiren eğitim sistemidir.
– Sorumlu, feodal aile yapısıdır, Çağla’nın ailesini aradığımızda, “Bize ne” dedirtebilen düşüncedir.
– Sorumlu, 1985’ten itibaren hastalık olarak kabul edilmeyen eşcinselliği, “biyolojik bir bozukluk hastalık ve tedavi edilmesi gereken bir şey” olarak açıklayabilecek cesarete sahip olan bakandır.
– Sorumlu, aylardır uyguladığı şiddeti, bizleri şaşırtmayarak, Çağla’nın olayında da tekrarlayan, cenazesine ne kendileri dokunan ne de sağlık ekiplerini dokundurtan ancak konu bonus puan uygulaması ile 10-20 arası puan verilen “travesti avı” konusuna geldiğinde canla başla çalışıp “görevini yerine getiren” polistir.
– Sorumlu, 90’lı yıllarda “travestiler terörü” başlıklarıyla trans kadınları hedef gösteren, nefret cinayetleri haberlerini acımasızca cinsiyetçi bir dille yansıtan ve haberi yalnızca polisin beyanı üzerine kuran medyadır.
– Sorumlu, hak ihlallerini görmezden gelen, katilleri koruyan hukuk sistemidir.
– Sorumlu, trans bireylerin en temel insan hakkı olan, sağlık hakkına erişimlerini görmezden gelebilen sağlık sistemidir.
– Sorumlu, zorunlu askerlik uygulamasıyla bizleri tek tipleştiren militarizmdir.
– Sorumlu “3 çocuk” tavsiyesi veren ancak çocuklar “ideal” kadın-erkek normlarına uymadığında ise katilini koruyan ve bunun için hiç bir düzenleme yapmayan Başbakan’dır.
– Sorumlu, nefret suçu yasasını çıkarırken, LGBTİ hareketinin tüm çabalarını yok sayan ve cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim ibarelerini eklemeyi reddeden devlettir.

Tüm bu sebeplerdendir ki bizler “Trans Cinayetleri Politiktir” demekten hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz.

Ancak unutulmamalıdır ki bu sorumlular sadece translara yönelik nefret suçlarının değil, kadınların, çocukların ve tüm LGBTİ’lerin uğradığı hak ihlallerinin de sorumlularıdır. İdeal “Türk” vatandaşı şartlarına uymayan herkesin uğrayabileceği hak ihlallerinin sorumlularıdır.

Bu sorumlular, genel ahlak kavramını sürdürenler ve yeniden üretenlerdir.

Bu sorumlular, bizleri daracık hayat şartlarına, daracık alanlara, daracık kimliklere bazen de daracık koğuşlara sıkıştırmaya çalışanlardır. Bu sebeptendir ki Daracık Sokak’ta yaşanan ve Çağla’nın hayatını kaybetmesine sebep olan bu nefret suçu, hepimizi çok yakından ilgilendirmektedir. Politiktir ve hepimizin hayatına dokunmaktadır.

Öldürülen “Travesti”yse, Ceza İndirimi Yapılır!

Avcılar’da yaşayan Seda isimli trans kadının katilinin cezası, maktülün “travesti” olması gerekçe gösterilerek müebbetten 15 yıla düşürüldü.

Avcılar Meis Sitesi sakinlerinden Seda isimli trans kadının nefret cinayeti sonucu öldürülmesine ilişkin davada gerekçeli karar açıklandı. Katil Ramazan Soybozkurt, “haksız tahrik” indiriminden faydalanarak 15 yıl hapis cezası aldı.

Maktülün “travesti” olması ceza indirimi gerekçesi
Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada katil Soybozkurt, maktülün “travesti” olması ve kendisine ilişki teklif etmesi gerekçe gösterilerek “haksız tahrik indiriminden” faydalandı. Soybozkurt’un cezası müebbetten 15 yıla düşürüldü.

Dava dosyasında Soybozkurt, kendisinin alkollü olduğunu ve Seda’nın kendisine yaklaşarak ilişki teklif ettiğini iddia etti. Öldürme kastı olmadığını öne süren Soybozkurt, “O kızgınlıkla darp ettim” dedi. 26 Şubat 2014’te dava sonuçlandı. Gerekçeli karar ise yakın zamanda açıklandı.

Seda’nın tecavüze uğrama ihtimali araştırılmadı!
Dava sürecinde Soybozkurt’un iddiaları “doğru olma ihtimali” düşünülerek kararı etkilerken; öldürülen trans kadın Seda’nın kardeşinin iddiaları dikkate alınmadı. Seda’nın kardeşi ifadesinde, “Kardeşimin hastanede yoğun bakımda olduğunu söylediler. Tecavüze uğramış olabileceği söylendi” demişti. Ancak Mahkeme veya Adlî Tıp tecavüz konusunda herhangi bir inceleme yapmadı.

Katil, var olan ceza infaz sistemine göre 8 yıl 1 ay 5 gün hapis cezasını ceza infaz kurumunda çektikten sonra denetimli serbestlikten yararlandırılarak serbest bırakılacak.

Av. Söyle: Karar adaletten uzak
Avukat Fırat Söyle gerekçeli kararı kaosGL.org’a değerlendirdi. Söyle, yargının adaletten uzak kararlar verdiğini ve sanığın ifadesinin ceza almamak için sıkça kullanılan bir yöntem olduğunu söyledi:

“Türkiye’de bir eşcinsel veya bir transseksüel olmanın bu kadar basit ve sıradan olduğunun bir göstergesi de yargının adaletten uzak ve hiçbir hukuki yanı olmayan kararlarıdır. Sanığın ifadesi bizler için hiç de bilinmedik bir savunma değil. Sayın Mahkeme veya Sayın Hakimlerin önüne gelen dava dosyalarından bilmeleri gereken şey sanığın ceza almamak veya daha az ceza almak adına söyleyeceği her şeyin mübah olduğu ve sınırının olmadığıdır. ‘İlişki teklif etti, ters ilişki teklif etti, kadın olduğunu sanmıştım’ gibi ifadeleri biz yemiyoruz ama mahkemeler, hakimler bu ifadeleri o kadar makul ve gerçekçi görüyorlar ki daha az ceza veriyorlar. Katiller, suçlarını itiraf etmeseler; beraat kararlarını görebilmek imkansız değildir.

Ne olmuştu?
Avcılar Meis Sitesi’nde yaşayan translara dönük linç girişimleri ve transfobik saldırıların ardından trans kadınların evleri “fuhuş” yapıldığı iddiasıyla mühürlenmiş ve birçok trans kadın evsiz kalmıştı.

Evsiz kalan translardan biri olan Seda 1 Mart 2013 tarihinde gece 3.00 civarında katil Ramazan Soybozkurt tarafından sokakta ölümcül şekilde darp edilmiş ve kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirmişti.

Travesti Kimlikler Hastalık Değildir

Bizler kadınlık ve erkeklikten ibaret ikili cinsiyet sistemini tek ve mutlak bir seçenekmiş gibi dayatan aşırı katı anlayışı ifşa ediyoruz.

“Trans kimliklerin (transseksüel ve transgender) hastalık tanımından çıkarılması gerekliliğini savunan bir kampanya olan Stop Trans Pathologization-2012 “Sözde ‘cinsiyet kimlik bozukluklarının’ tüm dünyada ve Türkiye’de kullanılan Amerikan Psikiyatri Birliği’nin 2013′te yenileyeceği Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı DSM (The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) ve Dünya Sağlık Örgütü’nün 2014′te yenileyeceği Uluslararası Hastalık Sınıflaması ICD (International Statistical Classification of Diseases and Related Health Problems) teşhis kılavuzlarından çıkarılması ve trans bireylerin sağlık haklarının güvence altına alınmasını” amaçlayan bir kampanyadır.”

“STP 2012 kampanyasının dahilinde, Ekim 2007’den beri tüm dünyada değişik şehirlerde eşzamanlı gösteriler düzenlenmiştir. Trans Kimliklerin Hastalık Tanımından Çıkarılması için Uluslararası Eylem Günü 23 Ekim 2010 tarihinde tüm dünyada, farklı şehirlerde gösteri ve eylemler gerçekleşmiştir. İstanbul’da Taksim Meydanı’nda başlattığımız Galatasaray Meydanı’nda basın açıklamasıyla son verdiğimiz bu coşkulu eyleme, İstanbul LGBTT Sivil Toplum Girişimi, Voltrans Trans Erkek İnisiyatifi, Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği ve Kadın Kapısı’ndan aktivistlerin yanı sıra feminist, insan hakları ve üniversitelerdeki LGBT örgütlerinden birçok kişi katılmıştı. Bu eylemler yalnız İstanbul’da değil Ankara’da ve dünyanın birçok farklı şehirlerinde de gerçekleşmiştir.”

Şu ana dek, aynı anda gerçekleşen eylemlerle 45 ülke kampanyaya katılmıştır. Şehirlerin sayısından da anlaşılacağı gibi dünyanın birçok yerinde trans hakları ihlali yaşanmaktadır. Uluslararası Af Örgütü web sitesinde “Lezbiyen Gey Biseksüel Travesti/Transseksüel (Transgender) Sorunları” başlığı altında yayınlanan bu yazı dünyanın farklı yerlerindeki trans bireylerin yaşadığı hak ihlallerini gözler önüne sermektedir.

“Birçok ülkede trans kişilerin hakları korunmuyor; sadece olmak istedikleri gibi yaşadıkları için kovulabiliyorlar. Birçoğu, nasıl niteliklere sahip olurlarsa olsunlar, bir yerlerden başlamak için bir iş sahibi olamıyorlar.” Türkiye ve Kosta Rika’daki trans toplulukları da devamlı bir şekilde polis tarafından cinsel ve diğer şekillerdeki istismarlar ile taciz ediliyorlar. Birçok sıradan yöntem ile trans kişiler sürekli ayrımcılığa uğruyorlar. Sağlık hizmetlerini kullanmak onlar için büyük bir sıkıntı; aşağılama ve daha kötü muameleye maruz kalmak ise zaten hepsi için ortak. Bunun sonucu olarak hastalandıkları zaman birçoğu sağlık yardımı almaktan kaçıyor. Birçok ülkede trans kişiler cinsiyetlerinin yeniden tayin edilmesi için gerekli olan önemli belgeleri alamıyor; bu durum evlilik olasılıklarının reddedilmesine yol açıyor, aşağılanmaya neden oluyor, hatta yanlış belge kullandıkları gerekçesiyle durumun daha da kötüleşmesine ve tutuklanmalarına bile sebep olabiliyor.”

“İkili cinsiyet modelinin acımasız katılığı ve bu durumun ortaya çıkardığı insan hakları ihlallerinin zorlayıcı koşullarının temelini oluşturduğu Transgender (Travesti/Transseksüel) Hareketi, cinsiyet çizgisinde karşı tarafta olan kişilerin oluşturduğu genel birlikteliğin hareketidir. Cinsiyet geçiş ameliyatı geçirmiş veya geçirmemiş interseksler ve transseksüellerle birlikte istanbul travestileri ve cross-dresser’ları da kapsayan bir harekettir bu. Bu mücadele, cinsiyet kimliğimiz ne olursa olsun, bizi erkeksi ve kadınsı olmanın katı ve basma kalıp ifadelerinden kurtarıp, hepimizi özgürleştirme potansiyeline sahiptir.”

Bu uzun soluklu kampanya ile amacımız sokaklarda coşkuyla yürüyerek, trans kimliklerin değil, diğer cinsiyetleri ve yönelimleri görmezden gelerek, ötekileştirerek kendini vareden heteroseksist ve ikili cinsiyet sisteminin hasta olduğunu tüm dünyaya haykırmak; medya aracılığıyla taleplerimizi, devlet yetkililerine ulaştırmak ve maruz kaldığımız ayrımcılığı, şiddeti kısaca hak ihlalleri sonucunda doğan mücadelemizin sesini tüm dünyaya duyurmaktı.

Trans aktivistlerin başlatmış olduğu bu kampanya, 1979 yılından bu yana trans kimlikleri “cinsel kimlik bozuklukları” kapsamında değerlendirerek “tanı ve tadavi” için standart bakım prosedürü geliştiren, buna bağlı olarak cinsiyet tayini kararının iki aşamada verilmesini tavsiye eden ve bugün halen İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi’nde harfiyen yerine getirilen Harry Benjamin kriterlerini sorgula(t)mış, trans aktivistler ve psikiyatristler arasında tartışmalara neden olmuştur. 2012 yılında açıklanması gereken DSM-5 2013 yılına ertelenmiştir. Halen hazırlık aşamasında olan DSM-5’te transeksüelite kategorisi gözden geçirilmektedir.

“Bizler kadınlık ve erkeklikten ibaret ikili cinsiyet sistemini tek ve mutlak bir seçenekmiş gibi dayatan aşırı katı anlayışı ifşa ediyoruz. Bu ikili cinsiyet sistemi sonradan inşa edilmiştir ve bu nedenle sorgulanabilir. Sırf bizim buradaki varlığımız bile bunun yanlış olduğunun bir kanıtıdır ve bu da gerçeğin daha çoğulcu ve daha çeşitli olduğuna işaret eder. Tıp ve devlet bizi hasta olarak tanımladıkça bizim kimliklerimizin, bizim hayatlarımızın onların sistemini ne kadar derinden sarstığını itiraf etmektedirler. Bu yüzden diyoruz ki, hastalık bizde değil, bu ikili cinsiyet sistemindedir.”

error: İçerik Çalmak Emeğe Saygısızlıkdır . İsteyin Verelim.
ankara travesti | istanbul travesti | istanbul travesti | istanbul travesti