pedro
Memem Çıktı, Travesti Oldum!
Eşcinsel olarak beni rahatsız edense demokratik olduğunu, herkesi kucakladığını iddia eden partilere aday adayı olanlardan çok, söyledikleriyle yaptıklarının çelişmesinden dolayı o partilerin samimiyetsizliği. Hem herkese gerçekten kucak açıyorsanız-kucaklıyorsanız parti olarak, bir kere de açık ve net eşcinsellerin adı geçsin söylemlerinizde seçim arifesinde. Kaz gelecek yerden eşcinseller esirgenebilir, hatta heteroseksizme hadımlaştırılmış koç olarak kurban edilebilirler değil mi?
Hadım yasası bütün sakıncalarına rağmen elini-kolunu sallaya-sallaya meclisten sorunsuz geçti. (Son öğrendiğim habere göre rafa kaldırılmış, seçimden sonra yasalaşacakmış.) Demokratik ve halkın partisi olduğunu iddia eden ve ilaçla kısırlaştırma konusunda tereddütleri olduğunu ifade eden muhalefetin bir milletvekilinin hadım yasası ile söylediklerine bakar mısınız: “Ancak kamuoyunda bir beklenti var. Kamuoyu beklentisi ile çelişmemek için alt komisyon çalışmaları sırasında sessiz kaldık ve olumsuz oy vermedik.”
Bu kadarına da pes doğrusu! Eşcinselliğin hormonlarla ilgisi olsaydı, şimdiye kadar homofobik dünya testosteronla eşcinselliğin kökünü çoktan kuruturdu. Testosteron hormonu normal olan, hatta çok yüksek olan ve bedensel olarak erkekten daha erkek olan eşcinselleri nasıl açıklayacaksınız peki? Testosteron eksikliği eşcinsel olanları bir kat daha mı eşcinsel yapacak? Cinsiyet kimliğini sadece biyolojik olarak algılayan bir zihniyetin farklılıklara bakış açısı da ancak bu kadar olabilir, demokratiklikleri de iktidar sevdasına dayalı oynak olur.
Milletin vekili eşcinselliği tercih edilen cinsel seçenek olarak lanse ederse, millet ne düşünür acaba? Sanki ikramda “Çay mı, kahve mi tercih edersiniz?” der gibi. Tercih edilebilen bir şeyse, tercihler değişebileceğine göre heteroseksüeller bir denesinler bakalım eşcinselliği. Sonra gene kendi asıl tercihlerine dönebilirler bu kadar keyfi, kolay bir şeyse eğer.
Travestilerin sesi kim olacak?
MİLLETVEKİLİ aday listelerinde tespit edebildiğim kadarıyla açık gey kimliği olan herhangi bir isim yok. “Başörtülü adaylar dahi seçilebilecekleri sıralara konmazken geylerden bahsetmek neyin nesi?” diyenler olabilir aranızda. Ancak başörtüsü taktığı için birçok kadın ayrımcılığa uğrarken bu seçimlerinden ötürü öldürüldüklerini duymadım çok şükür. Oysa geyler ve özellikle istanbul travestileri her türlü şiddete maruz kalırken zaman zaman da cinsel eğilimleri yüzünden öldürülebiliyorlar.
Başka bir ifadeyle başörtülü kadınlardan daha korunaksızlar ve dolayısıyla onların sesi olabilecek milletvekillerine büyük ihtiyaç olduğu kanısındayım.
Geylerin bu ülkede yaşadıkları vahşet, zulüm ve ayrımcılığın en trajik örneklerinden biri şüphesiz Temmuz 2008’de babası tarafından güpegündüz katledilen Ahmet Yıldız.
Türkiye’nin “ilk gey namus cinayeti” olarak medyaya yansıyan olay, tüm güncelliğini koruyor; zira katil baba Yahya Yıldız halen yakalanamadı. Gazetemizde geçen hafta yayınlanan bir habere göre Ahmet’in nişanlısı Alman vatandaşı İbrahim Can davaya müdahillik yolunda Türkiye’deki iç hukuk yolları kapandığı gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. Dilekçesinde Türk vatandaşı nişanlısı Ahmet Yıldız ile bir yılı aşkın süredir beraber yaşadığını belirten Can, Türkiye’de nişanın Medeni Kanun uyarınca hukuki bir kurum olduğuna dikkat çekti. Ancak müdahillik talebinin eşcinsel olduğu için reddedildiğini öne sürdü.
Neyseki Geylerin Meclis’te temsil edilmemesine karşın gey haklarını savunan sivil toplum davalarına maruz kalsalar dahi günbegün güçleniyor. Son zamanlarda KAOS GL isimli dernek AK Parti’nin yapmaya söz verdiği yeni “sivil” anayasanın eşitlik ilkesine cinsel yönelimin eklenmesi için bir kampanya başlattı. Batı standartlarında bir demokrasi olma iddiamız sürüyor ise, Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti ve Transseksüel bireylerin bu talepleri mutlaka kaale alınmalıdır. Bu arada bendenizin de minnacık bir rol aldığı, Ahmet Yıldız cinayetini konu alan “Zenne” filminin çekimleri bitmek üzere.
(Aslında bu yazıyı yazarken dahi geylerin bu ülkede nasıl bir ötekileşmeye uğratıldığını somut olarak hissediyorum. Nasıl mı? Türkçe Microsoft Word programım “gey” kelimesini tanımıyor. Neyse ki “lezbiyen” veya “travesti” yazdığımda hata vermiyor.)
ORDUDA GEYLER
Bir de geylerin askerlik durumları var… Askerden muaf tutulan geyler cinsel yönelimlerini kanıtlamak için ilişkiye girmişken çekilmiş resimler sunmaktan tutun (ki “pasif” konumda görüntülenmeleri gerekiyor) insanlık dışı bedensel muayenelere tabi tutuluyorlar. New York merkezli insan hakları örgütü Human Rights Watch’un (HRW) 2008 yılında yayımladığı rapor (http://www.hrw.Org/en/reports/2008/0 5/21/we-need-law-liberation-0) eşcinsellerin dramını tüm çıplaklığıyla ortaya seriyor. Mesela askerlikten muaf tutulmak için A.A. adındaki gey’in yaşadıkları:
“Beni gören psikiyatr, beni anal muayeneye gönderdi. Odaya girdim ve odada iki cerrah vardı. Pantolonumu aşağıya indirmemi ve ellerimi yatağa koyup eğilmemi istediler. Muayeneden sonra aradıklarını bulup bulamadıklarını sordum. ‘Hayır’ dediler. Neye baktıklarını sorduğumdaysa, ‘Huni gibi gözükmesi gerekiyordu’ dediler.” HRW’nin aktardığına göre askeri psikiyatrlar bu “araştırmaları” neticesinde “Bu kişinin eşcinsel olduğu konusunda kanıt bulunmadığını” söyleyen bir rapor yayımlamışlar.
Nasıl ki kadın haklarını savunmak için kadın olmak gerekmiyorsa geylerin haklarını savunmak için de illa gey olmak gerekmiyor tabii ki. Umarım yeni Meclis’te onlara sahip çıkacak birileri olur. Bu her şeyden önce bir vicdan meselesi.